28 Ekim 2010 Perşembe

Ev halleri

Havaların soğuması ile herkesin romantik bulduğu yağmurla herkes kendine göre bir şeyler yapmayı buluyordur diye düşünüyorum. Bazen ise zorunlu olarak dinlenme diye diyebiliriz buna.
Perde arasından görünen yağmur'da bazen romantik anlar yaratabilir değil mi?


Daha sonra parmak arası terlikleri bırakıp kışlık terlikelere geçmek gerektiğine karar verdim, ve ... tabii en sevdiklerim neşe kaynaklarım çıktı ortaya...











25 Ekim 2010 Pazartesi

Denemeler, çekimler, emin olmayışlar...



Bugün evdeyim ve boş oturmaktansa hemen sarıldım makineye, evde ne çeksem diye düşünmek zor... kolayı renki şeyler bulmak, açılar denemek, bazen automatik focus kararsız kalır, basarsınız basarsınız çekemez, veya istediğiniz efekti vermez. Hemen Manuel focus ve işte bunları yapabilirsiniz.İstediğiniz elemanı ön plana çıkarabilir ve diğeriniz ise flu görüntüleyebilirsiniz...




Bazen de sadece açınızı değiştirip renkli şirin birşeyler ile de dikkat
çekebilen bir fotoğraf çekebilirsiniz.



23 Ekim 2010 Cumartesi

En zoru... seçebilmek.

Fotoğraf çekmek öyle kolay değil derken, gerçekten hep zor bir yanı var, hiç bir zaman zorluğu bitmiyor, hatta sonuna geldim sandığınız anda, sorun şu ki çektiğiniz fotoğrafta en güzeli hangisi seçimini yapmak oluyor.. Seçmek hiç kolay değilmiş.
Mesela bu iki fotoğraf aynı ama farklı bir türlü karar veremedim, hangisi daha güzel? Kontrastı daha belirgin olan mı ? daha yumuşak ve derinliği veren mi? aslında tam ortalayan mı? yoksa ortalamayan mı?

21 Ekim 2010 Perşembe

Temel fotoğrafçılık eğitiminden sonraki eğitim PORTRE eğitimimin kafamdaki yansıması

İlk hocamız Ali İhsan Gökçen idi, onunla temel eğitimi aldıktan sonra dün akşam Portre fotoğraf eğitimine başladım.. Hocamız Oktay Çolak, gerçekten ilginç bir kişilik, egosu yüksek ama aynı zamanda çok bilgili ve bence çok güzelanlatıyor ne dese anlıyorum ve tabii belki temel eğitimin faydası vardır...
Oktay bey gerçekten farklı konuşma şekli ve düşünce tarzı ile her ne kadar aktif olmayan izleyiciler olsak ta insanı kendisini dinletmeyi ve konsantrasyonumuzdan nerdeyse hiç kaybetmeden yüzümüzde gülümseme ile dinlettirmeyi başardı...
Portre bir kişiliğin yansıtılmasıdır. Ama yanılgılar içerisinde olmayın çünkü portre sadece bir insan portresi değildir.. İnsan dışı objeleri, hayvanlar da portre olarak adlandırılır..
Herkesin bir bakış açısı vardır ama siz kendi bakış açınızı yansıtmalı ve onu yansıtmalısınız. Çekinmeden kendi kompozisyonunuzu yaratın..Bizim beynimizin algıladığından (normal algı) farklı düşünün, farklı bir bakış açısı yakalayın...
İlk sorumuz '' ben neyin resmini çekiyorum? '' olmalıymış...
Objektiflerden bahsetti hocamız, hikayeler anlattı, yakamıza yapıştı (eğer arka fonu ayarlamadan deklanşöre basarsak ), ve bizlere çirkin insanın olmadığını sadece fotoğrafçının kötü olduğunu söyler bize..
İfade'nin öneminden bahsetti....
Herkesin kendine özgü bir konu, proje seçtiğinde farklılığını o zaman ortaya çıkarır diye anladım ben dün akşam.
Farklı bakışını yansıtabildiğinde ise işte fotoğrafta ilerlediğin an o andır diye anladım..


Hocamız ellerin öneminden de bahsetti, o yüzden kedinin patileri de önemli tabii !!








Burada bende varım, evet evet bende varım, iyice bakın :))

Benim de evde çekebileceğim biri olmadığına göre Kedi benim modelim oldu ve bende ilk temel eğitimim ve dün akşam aldığım bilgileri birleştirerek bazı fotoğraflar çektim. İşte sizlere yansıması ..

13 Ekim 2010 Çarşamba

Sağlıklı olmayı öğreniyorum ! işte ıspatı :)

Ben pek (nerdeyse hiç) su içmeyen, doğru düzgün yemek yemeyen, meyve yemeyi unutan biri olarak, arkadaşlarım, ailem ve bana değer veren herkes tarafından uyarılar alırım... 1 ay önce kendimi eğitime aldım ve gelin görün ki ıspat etmek istercesine sizlere fotoğraflar çektim...
<<<  işte içmek için hazırladığım su şişeleri :)


 Bunlar da benim sabah sütlerim, hayattaki tek vazgeçemediğim şey süttür, susuz yaşayabilirim ama sütsüz asla


İşte meyvelerim de burda değil mi?
Sağlıklı olarak bir hayat sürdürmeyi öğreniyorum en azından, fena da değilmiş diyebilirim.
Bu fotoğrafların hiç biri flaş ile çekilmedi, hepsi buzdolabının ışığı ile çekildi.

Sayenizde, bende iki tane mandalina çalmıştım fotoyu çektikten sonra, onları yemek için sizleri bırakıyorum ....

10 Ekim 2010 Pazar

Teknik donanım ve bilgi..

Bu kadar fotoğraf çekmek yetmez ama bunları hiç bilmeyen biri nasıl el ile fotoğraf çekebilir. El ile diye özellikle yazıyorum, çünkü aslında aynı uçak gibi otomatik pilot da var bu işte yani  hepimizin yıllardır yaptığı şey. Geri kalan düğmelere hiç basmayız... TV,AV,M.... gibi bir sürü düğme var ancak öylece durur onlar ve hiç bilmeyiz anlamını.
Genelde el ile çekim yapıldığında (tripod kullanmadığımız zaman bknz üst foto) TV modunda kullanım yapılır ki elimiz titrerse az da olsa düzenlemesi için. Fotoğraf çekerken, unutmayın ki önce boynunuza askısını takmadan foto çekmemelisiniz. Sonra makinayı iki elinizle tutmalısınız bir eliniz destek verirken öteki ile deklanşöre basarsınız. Ayakta iseniz bir ayağınız önde destek alırsanız daha iyi olur veya eğildiyseniz bir diziniz yerde olursa otekı dizinizden ise destek alabilirsiniz. Önemli olan makinenizi sabitleyebilmenizdir.
Tekrar TV moduna gelelim, ilk olarak ışık ayarlanır çok ışık var ise İSO en düşüğe alınır, yani 100 (daha kaliteli fotoğraf olur) ışık yetersiz ise ona göre İSO arttırılır. Bu şekilde ilk olarak denemeler yapmanızı öneririm.
 Bugünlük bu kadar bilgi veriyorum sizlere..kolay olmadığını bildiğim için yavaş yavaş anlatmak isterim ve adım adım ilerleyelim... okuyup başarabilirseniz işte o zaman iyi gidiyoruz demektir.

Fotoğraf çekmenin zevki










Bambaşka bir şey, aslında fotoğraf çekmek...
Gittiğimiz fotoğraf gezisinde anladım ki ben başka şeyler, ya da fotoğraf çeken herkesten  farklı resimler yaratmak ve farklı olmak istiyorum. Yaratıcı olmak istiyorum, bambaşka bir bakış açısıyla bazı öğeleri göstermek istiyorum. İşte fotoğraf çekmenin verdiği duygu bu bana. Bir tane fotoğrafçı vardı kanlı fotoğraflar çekiyordu, ben onu Ayşe Arman ile keşfettim ve hayranı oldum ''Mehmet Turgut'' http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15753114.asp?yazarid=12&gid=61
Mesleğim gereği belki bir fotoğrafçı olamam ama bende onun gibi farklı olmak isterim. Hatta ona poz vermeyi çok isterdim...
Gezimizde ilk defa güzel fotoğraf çekebilmenin ne olduğunu anladım, bir önceki yazımdaki fotoğraflardan bir kademe daha iyi çektiğime inanıyorum. Hocamız Ali İhsan Gökçen bizlere fotoğraf çekmenin öncelikle kafanda tasarladığın bir kompozisyondan başladığını öğretti, öyle deklanşöre basınca olmuyormuş bu iş. İşte sizlere eğitim sonrası ilk gezimizde çektiğim birkaç enstantane...

9 Ekim 2010 Cumartesi

İlk deneyimler ...paylaşımlar







Bu hafta ilk hafta fotoğrafın temel eğitim haftasıydı, fotoğraf çekmeyi çok seven ben…hatta photoshop ile uzun süre haşır neşir olduktan sonra neden güzel fotoğraf çekip sonra photoshop ile uğraşmıyorum diyorum kendime…ve bu geçen hafta başladım, kafamda her şey biraz karışık, Diyafram, FX, İso (en sevdiğim , nedenini sormayın bilmiyorum),flaşlar, ayaklar, ışık hızı, ışığın suresi, girişi, tutulması gibi kelimeler havada uçuyor..henüz bilinçli bir şekilde oturmadı kavramlar ama evde bugün birkaç deneme yaptım… yeni fotoğraf hevesi olanlara da bende geliştikçe destek olmak isterim…ancak şimdi bilenlerden destek isterim…eleştiri isterim..hatta benim gibi öğrenmek isteyenler ve henüz kursa gidemeyenler… belki buradan (eğer başarabilirsem) sizleri , fotoğraflarım geliştikçe heveslendirmeyi isterim.. Benim Amerika’dan aldığım bir Canon Eos ‘um var. Bir tane de yedek zoom almıştım. Henüz tam özelliklerini çok iyi bilmiyorum ancak öğrendikçe paylaşacağım.. sizlere bugünkü deneme çekimlerimi ekliyorum…